Dijital Diktatörlüğün Yükselişi ve Covid-19

Dijital diktatörlük, otoriter rejimler tarafından bilgi teknolojilerinin yerli ve yabancı unsurları gözetlemek, bastırmak ve manipüle etmek amacı ile kullanımı ile ortaya çıkan rejimin adıdır. Bu rejim, baskıcı ve otoriter bir rejimin modern teknolojiler ile kontrolü tamamen ele geçirmesi ile ortaya çıkar.

Çin ve Rusya bu teknolojileri geliştirip ve ihraç etmenin yanında bunları kullanmanın da kurallarını belirliyor. Pekin'in dijital araçlarını kullanma deneyimi yerli sansür ve gözetim teknolojileri olmayan rejimler için tercih edilen bir tedarikçi olmasını sağladı. Moskova ise daha düşük maliyetli dijital bilgi kirliliğinde ve manipülasyonda etkilidir ve diğer ülkelerde bu yöntemleri demokrasileri baltalamak ve kaos çıkarmak için kullanmaktadır. Avrupa ve ABD'de yapılan bazı seçimlerde Rus müdahalesi vardır.
Stasi ve Yaygın İzleme
Doğu Almanya’nın devlet güvenlik servisi olan Stasi, var olan en yaygın gizli polis teşkilatlarından biriydi. Bu servis, bireyleri izleme ve bilgi akışlarını kontrol etme kapasitesiyle ünlüydü. 1989 yılı itibariyle, yaklaşık 100.000 düzenli çalışanı vardı ve bazı hesaplara göre, nüfusu yaklaşık 16 milyon olan bir ülkede 500.000 ile iki milyon arasında ajanı ve muhbiri vardı [1].

Salt insan gücü ve kaynakları ile Doğu Alman vatandaşlarının yaşamlarının neredeyse her yönüyle ilgili bilgi sahibiydiler. Binlerce ajan telefon dinlemek, yeraltı siyasi hareketlerine sızmak ve kişisel ve ailesel ilişkiler hakkında rapor oluşturmak için çalıştı. Memurlar, komünist olmayan ülkelere giden veya bu ülkelerden gelen mektupları ve paketleri açmak için postanelere bile yerleştirildi. Onlarca yıldır Stasi, oldukça yetenekli bir otoriter rejimin kontrolü korumak için neler yapabileceğine dair bir modeldi.

Modern zamanlarda Stasi benzeri yapıyı sayısal yöntemlerle kurmak çok daha kolay. Cep telefonları, uydular, fiber optik altyapı, video ve kızıl ötesi kamera sistemleri ve standart istihbarat kaynakları ile artık her vatandaşın her an nerede ne yaptığını takip etmek ütopyadan gerçeğe dönmek üzere. Bu tip sistemler özgür ve demokratik ülkelerde güvenlik ve refahı artırırken faşist, otoriter ve totaliter ülkelerde/devletlerde halk üzerindeki baskıyı, kontrolü ve sistematik olarak özgürlükleri yok etmenin aracı olarak kullanılmaktadır.

Çin Örneği
Komünizm, Sovyetler Birliği'nde parçalanırken Çin Komünist Partisi geri dönüşü olmayan bir şekilde geriliyordu. Ancak, tanklar 1989'da Tiananmen Meydanı'ndaki isyanı ezdikten sonra direniş yok oldu. 1998'de Bill Clinton Çin için kaçınılmaz bir demokratikleşmeyi öngördüğünü söyledi. Çinli mevkidaşı Jiang Zemin'e Çin'in “tarihin yanlış tarafında” olduğunu söyledi [2]. Tam tersine 20 yıldır değişen bir şey olmadı. Tam tersine Çin gittikçe daha da otoriterleşti.

Çin, dünyada dijital diktatörlüğün kuluçka merkezidir. Çin'de tüm teknolojiler Çin halkı üzerinde denenmekte ve daha sonra dünyaya ihraç edilmektedir. Çin'in dijital diktatörlüğü tahkim etmek için kullandığı araçlara ve yöntemlerde kısaca göz atalım :
  1. Devlet kontrollü İnternet erişimi
  2. Şehir merkezlerine konulan kamera ve yüz tanıma sistemleri
  3. Hizmetlerin We-Chat üzerinden verilmesine yönelik yapılan uygulamalar kişi hak ve özgürlüklerini yok ediyor. Bu sayede her hareketiniz takip ediliyor. Son olarak Covid-19 hastalık takibi de bu uygulama üzerinden yapıldı.
  4. Covid-19 salgınında insanların hastalık durumlarını raporlaması için yapılan baskılar ve yaptırımların uzun vadede insanların, öncelikle muhaliflerin, hayatlarını daha da yaşanmaz hale getireceği öngörülüyor.
  5. Sosyal kredi sistemi: Bu sistem tıpkı finansal kredi puanı gibi her vatandaşa sosyal puan verilmesini öngörüyor. 2020 yılı itibari ile Çin'de her yerde uygulama başlayacak. Sosyal puanınıza göre yapılacak işlemler ve uygulanacak yaptırımlar ise şunlar:
    • Puanınıza göre uçağa veya trene binemeyebilirsiniz.
    • İnternet hızınızı düşürebilirler.
    • Sizin veya çocuklarınızın iyi okullara gitmeniz engellenebilir.
    • Geliri ve statüsü iyi işleri ya da meslekleri yapmanız engellenebilir.
    • Konaklamanızda iyi otellerde kalmanız yasaklanabilir.
    • Toplum içinde bir ilan panosunda ya da web sitesinde kötü vatandaş olarak ilan edilebilirsiniz.
Çin'in sosyal kredi sistemine batı medyası tarafından olumsuz olarak bakılıyor. 2020 yılında ülke çapında yürürlükte olacak sistem, bir gazeteci tarafından Çin’in “Kültür Devrimi'nden bu yana sosyal mühendislikte en iddialı projesi” olarak tanımlanıyor [3].

Çin'li vatandaşların izlenmesi amacıyla Büyük Veri ve yüz tanıma teknolojisinin uygulanması, çeşitli insan hakları endişelerini gündeme getirmektedir. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu plan “dijital diktatörlük” ve “Black Mirror dizisindeki bir distopya kabusu” olarak da tanımlandı [3].

İmaj: https://www.newsweek.com/china-ai-surveillance-technology-world-1403762

Sosyal kredi sistemine olumlu bakanlar da var. 40 yaşındakı Bay Zhu Çin'de yaşamanın dolandırıcılıktan dolayı zor olduğunu ve her zaman başkalarına karşı tetikte olmak gerektiğini ifade ediyor. İnternetteki dolandırıcılardan dolayı annesinin akıllı telefon kullanmasına izin verme konusundaki isteksiz. Çin'deki bazı insanlar, daha yüksek güvenlik için mahremiyetten vazgeçme konusunda diğer ülkelerdeki insanlara göre daha az endişeli görünüyor. Yeni sosyal kredi sistemini sahtekarlık ve suçla savaşmak ve ülke çapındaki güven krizi ile mücadele ederek kamu ahlakını artırmak için ulusal bir proje olarak algılayanlar da var [4].

Sosyal kredi sistemi uygulaması sonucunda baskılarla ve yaptırımlar ile karşılaşanlar da var. Kurbanlardan biri, “hükümete yolsuzluk suçlamaları” yönelttikten sonra demiryolu seyahatine ve 2 milyon sosyal medya takipçisine erişimi durdurulan araştırmacı gazeteci Liu Hu idi [5].

Çin ve Doğu Türkistan
2017'nin ortasından bu yana Çin'de yaşayan Uygurlar ve diğer Müslümanlar kitlesel olarak gözaltına alınmakta ve eğitim kamplarına gönderilmektedir. Çin'de aşırılık ve radikalizm yabancı fikirlerle ilişkilendirildiği için, insanlar aşağıdaki nedenlerle kamplara alınır: yurt dışına seyahat etmek, yurt dışındaki biriyle telefonda konuşmak, yurt dışında seyahat eden biriyle konuşmak, sadece yurt dışına seyahat eden birini tanımak, veya bunlardan herhangi birini yapan biriyle ilgili olmak. İnanmadınız mı? Foreign Policy dergisindeki “Çin toplama kampına gönderilmenin 48 yolu” makalesinde tüm detaylar var [6].

İmaj: https://foreignpolicy.com/2018/09/13/48-ways-to-get-sent-to-a-chinese-concentration-camp/

Doğu Türkistan halkını gözetlemek için kullanılan yöntemlerden bazıları doğrudan distopik filmlerdeki gibi: Çin devleti, eyaletteki Uygur nüfusunun DNA'sını, iris taramalarını ve ses örneklerini topladı. Dijital cihazlarının içeriğini düzenli olarak tarıyor, insanların hareketlerini izlemek için dijital kimlik kartı kullanımını zorunlu kıldı. Evlerde, camilerde, sokaklarda ve pazar yerlerinde CCTV kameraları artık sıradan.

2019 Mayıs ayında röportaj yapılan, bir kamptan kurtulan mahkum kampta şu şekilde sloganlar atmak zorunda kaldıklarını söyledi: “Xi Jinping harika! Komünist Parti harika! Sadece Başkan Xi Jinping ve Komünist Partinin bana yardım edebileceğini anlamadığım için cezayı hak ediyorum.” [6]

Çin tarihi öğrencileri için, sistemin bu görüntüler ve uygulamalar iç karartıcı bir şekilde tanıdık geliyor. Kültür Devrimindeki oturumlar yeniden başladı: Uygurlar şimdi akrabalarını kınamak ve kişisel siyasi günahlarını aleni olarak kabul etmek için halka açık toplantılarda bir araya geliyorlar. En kaygı verici olanı, kültürlerine çok bağlı Uygurları “yeniden eğitmek” için oluşturulan geniş politik eğitim kamplarıdır. Bu kamplarda 600.000 ila 1.2 milyon Uygur - yani yaklaşık 12 kişiden biri tutuluyor [6].

Biyometrik Veri ve Dijital Diktatörlüğün Yükselişi
Biyometrik veri insana ait tüm sağlık verileri olarak ifade edilebilir. Örneğin, nabzınız, basıncınız, ter kompozisyonunuz, göz bebeklerinizin genişlemesi biyometrik veridir. Halihazırda bir kısım veriyi hastaneler, eczaneler ve doktorlar ile e-devlet uygulaması üzerinden zaten paylaşıyoruz. Harari önemli bir soru soruyor [7]: 

Bu veriler üzerinde kim kontrol sahibi olacak? Bu kaynak nasıl düzenlenecek? Arazileri ve makineleri düzenleyen yasalarımız var. Bu tip verileri ve bireylerin gizliliğini düzenleyen yasalar nelerdir? İnsanlar isteyerek gizliliklerini, biyometrik bilgilerini merkezi bir veri işleme birimine verecekler mi?
Muhtemelen, sağlığınız buna bağlıysa evet. Ya bir diktatörlük içinde yaşıyorsanız ve seçeneğiniz yoksa. Veya bu verileri şirketler tarafından sunulan ücretsiz hizmetler için paylaşırsanız, ki bu halihazırda gerçekleşen bir şey.

İmaj: https://www.cpomagazine.com/data-privacy/the-fear-of-biometric-technology-in-todays

Örneğin Harari, Kuzey Kore hükümeti vatandaşlarını devlet veri merkezlerine biyometrik veri ileten bir bilezik takmaya zorlarsa, hükümetin insanların liderleri ve hayatlarındaki diğer her şey hakkında ne hissettiklerini izleyebileceğini söyledi. Bazen, sağlık göz önüne alındığında kendimize gerçekten neler olup bittiğinden habersiz olduğumuz göz önüne alındığında, devletler veya şirketler bizden daha fazla bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgi otoriter rejimlerde aleyhinize kullanılabilir.

Covid-19 ve Totaliter Yönetimler
Son yılların popüler tarihçisi, futuristi ve Sapiens gibi popüler kitapların yazarı Yuval Noel Harari; covid-19 salgının toplum ve devlet düzenini kötü yönde etkileyebileceğini ve bu konuda dikkatli olunması gerektiğini söylüyor: 

Bu konudaki en kritik şey güven sorunu. İnsanlar hükümetlere ve medyaya güvenerek birlikte hareket edebilecekler mi bu çok önemli çünkü bu tip bir güven, son yıllarda global anlamda oldukça aşındı. Daha uzun vadeli olan başka bir unsur da gözetim. Şu anki salgındaki tehditlerden biri, gözetim konusundaki ekstrem ölçütlerin haklı gösterilebilecek olması. Özellikle de biyometrik gözetim kapsamında olanların. Ortadaki acil durum ve gelecek muhtemel vaka tehditlerini önlemek sebebiyle bu tarz bir gözetim anlayışı şart koşuluyor ve insanların biyometrik sinyalleri düzenli olarak gözetim altında tutuluyor. Bu acil durum hali sona erdiğinde, bu geniş kapsamlı gözetimlerden elde edilen veriler halihazırda depolanmış olacak ve bu da yakın zamanda ekstra totaliter rejimlerin ortaya çıkmalarına sebep olabilir. Şu anda gözetim hali ve gizlilik kavramları arasındaki büyük bir soruna tanıklık ediyoruz. Bu durum, gelecekte gizlilik ve sağlık arasında büyük bir savaşı da beraberinde getirebilir. İnsanlar, yakın zamanda ‘salgın hastalıklardan korunma’ adı altında bütün gizliliklerini yitirebilir. Bu konuda da teknoloji oldukça etkili olabilir çünkü bugün teknoloji sayesinde bütün potansiyel hastalıkları keşfedebiliyoruz ve aynı zamanda bu hastalıklardan etkilenen insanların kim olduklarını ve aktif bir şekilde ne yaptıklarını görebiliyoruz. Fakat bu tip bir gözetim sistemi, gelecekte insanların ne düşündüklerini ve ne hissettiklerini görmeye çalışan totaliter rejim unsurlarının da hızlı bir şekilde gelişmesine sebebiyet verebilir. [8]
Dijital Diktatörlüğün İhracı
Xi rejimi, Bir Kuşak Bir Yol Projesi ile Çin'in bilgi teknolojilerindeki hakimiyetini agresif bir şekilde artırdı. Çin'in bu projede kullandığı stratejik yatırım aracı ise büyük altyapı projelerini finanse etmek. Pekin için bilgi teknolojileri ürünlerini ihraç etmek sadece para kazanmak için değil veriye erişmek için de bir araç. Aynı zamanda bu proje Batı uygarlığı karşısında stratejik kaldıraç olarak da kullanılıyor.

Pekin’in çabaları şimdiden işe yaramaya başladı. Malezya, yüz tanıma teknolojisini silahlı kuvvetlere,
Singapur ise teknolojiyi Pekin’e benzer sokak kameraları ağı kurmak için kullandı. Etiyopya güvenlik kurumları, ZTE'den satın aldığı telekomünikasyon ekipmanlarını muhalif eylemcileri ve gazetecileri izlemek ve gözetlemek için kullanıyor. Zimbabve ve Angola Bir Kuşak Bir Yol Projesi kapsamında Çin ile yapay zeka alanında ortaklık anlaşması imzaladı. Venezuela'da Maduro rejimi ulusal kimlik kartı, ödeme sistemi ve anavatan veritabanı için ZTE ile sözleşme imzaladı. Bu sistem ile kişilerin bankacılık işlemleri, tüm kişisel bilgileri ve tüm medya hesapları takip edilebilecek [9].

Sonuç
Gelişen her teknolojik araç insanlık yararına da zararına da kullanılabilir. Tarih bunun sayısız örnekleri ile dolu. Dijital sistemler insanların hayatlarını kolaylaştırdı ancak bir yandan da özgürlükleri tehdit eder hale geldi. Güvenlik için özürlüğünden vazgeçen ulusların bir müddet sonra güvenliğini de kaybedeceği kesindir. Umarız bir an önce tüm dünyada sağlık ve güvenlik nedeni ile alınan tedbirler kaldırılır ve hayat normale döner. Aksi takdirde, tüm dünyanın adım adım Çin benzeri dijital bir diktatörlüğe gitmesi için adım atan ve planlar yapan bir kısım güç odaklarının amaçladıkları yeni dünya düzeninin kölesi olmaktan kurtulamayacağız. 

Tedbirlerin kalıcı olmaması ve bir an önce kaldırılması için insanların dijital diktatörlüğün yegane temsilcisi olan Çin devletini ve rejimini tanıması ve buradan gelebilecek tehlikeleri öğrenmesi gerekmektedir. Çin insanlığın sonunu getirecek bir yıkımın merkez üssüdür. Çin her konuda; ekonomik, siyasi ve askeri olarak çembere ve kıskaca alınmalıdır. Zülkarneyn'in, muhtemelen, geçmiş zamanda set örüp engellediği büyük kötülüğün dünyaya tekrar yayılması engellenmelidir.

Anahtar Kelimeler: çin uygur türklerine ne yapıyor, çin uygur türkleri toplama kampları, çin işgalci bir devlet mi, çin dünya barışına tehdit mi, çince öğrenmeli miyim, çinin asimilasyon politikası, çin komünist diktatörlüğü nedir, çin neden kömünist, mao kimdir, çin süper güç olabilir mi, çin dünyayı ele geçirir mi, çin zulmü ve uygurlar, çin dünyaya tehdit mi, çin ve rotschild, yeni dünya düzeni nedir, çin ve yeni dünya düzeni, çinliler köpek yer mi, çinliler yarasa yer mi, çin dünya imparatorluğu mu kuracak, çin askeri gücü, çinin yeni teknolojileri, çin huawei ile dünyayı ele geçirir mi, çin telikesi, hunlar ve çinliler, yecüc mecüc, zulkarneyn ve çin, çin seddi ve zulkarneyn, yecüc mecüc ve çinliler

Kaynakça



Yorumlar