Milli Güvenliğin Teminatı: Gıda Güvenliği

Hayatımızda özgürlüğümüzü ve güvenliğimizi garanti altına alan askeri güvenlik kadar önemli bir konu daha var: gıda güvenliği. Bu yazıda gıda/tohum güvenliği ile ilgili Türkiye'nin karşılaştığı zorluklara yer verilecektir.

Bitkisel gıdanın temelinde tohum yer almaktadır. Yıllardır yerli tohumla ilgili farklı haberler okudunuz. İsrail'in bu piyasadaki etkisinden ve ülkemizin bağımlılığından dem vuran yüzlerce haber yayınlandı. Tohum üretmek, dağıtmak ve satmak konusunda bilgi sahibi olmadan bu konuya vakıf olmak zor. Öncelikli olarak yerli tohum derken ne kastediliyor buna bakalım.

Local National Seed Movement

Yerli Tohum ve Yerel Tohum Nedir?
Yerel/Ata tohum hiçbir şekilde genetiği ile oynanmamış, sonraki yıllarda da ekimi sağlanabilen, çoğalabilen tohumlara denir. Köylülerin ektikleri ürünlerin bir kısmını tohumluk olarak saklamaları yerel tohum üretimidir.

Yerel tohumlara sertifika alabilmek için bu tohumların aynı anda, aynı sürede, aynı boyda çimlenmesi, büyümesi gerekiyor. Yani bir standart lazım. Ancak yerel tohumların yapısı gereği bu mümkün değil. Yani yerli ve milli tohum üretiyoruz diyenlerin kastettikleri hibrit tohum oluyor çünkü yerel tohumun satışı yasak [11]. Hatta cezası var.

O zaman yerli tohum ile yerel tohumun farkı ne? Herhangi bir şeyi bu topraklarda üretiyorsan o yerli diye isimlendiriliyor. Yani "%100 doğal ve yerli tohum" diye satılan ürün hibrit tohumdur. 1 seferlik ürün verir. Bu tohumları aldığınızda bunun büyüyebilmesi için kimyasal gübresini de almanız gerekiyor. Hastalıklara karşı kimyasal ilaçlarını da almanız gerekiyor [14]. 

Monsanto ve Tohum
Monsanto, ABD merkezli genelde GDO'lu tohumlar üreten bir firmadır. Bu firma CARGILL'in tohumculuk bölümünü satın aldı ve Alman devi BAYER'le birleşti. Yani bu firma hem tohumu, hem tarımsal gübreyi, hem tarım ilacını, hem de ilaç (BAYER) satıyor. 

Monsanto 1901'de ABD'de kurulmuş küresel bir şirket. Şirket, sakarin (yapay tatlandırıcı)  üretiminden büyük kazançlar elde etti. Sakarin üretimi ile büyüyen şirket daha sonra kafein, vanilin ve çeşitli ürünler ile piyasayı domine etmeye devam etti. Şirket, 1920 yılından itibaren bir kimya devi haline geldi. 1940'lı yıllarda ise hepimizin çocukluğundan bildiği DDT adı verilen zehiri üretti. Monsanto'nun ürettiği DDT, 1970'lerde yasaklanana değin pek çok balık ve kuş türünün yok olmasına sebep oldu [1]. 

Monsanto zehir saçmaya ABD-Vietnam savaşında da devam etti. Vietnam'da ABD ordusunun ilerleyişini durduran sık orman ve bitki örtüsü Monsanto'nun ürettiği yaprak dökücü zehirler (agent orange) ile yok edildi [2].  Bugün Monsanto ürünlerinin kullanıldığı Vietnam topraklarında hala tarım ürünleri yetişmiyor.

Monsanto, 1970'lerde GDO araştırmalarına girdi. 1982'de ise bir bitkinin genetiğini değiştirmeyi başardı. 1980'li yılların ikinci yarısında ise genetiği değiştirilmiş soya ürünleri ile ABD piyasasına hakim oldu. 1990'larda inek sütünü arttırıcı GDO'lu hormonları piyasaya sürdü.

Monsanto bunları yaparken ABD'de hem cumhuriyetçi hem de demokrat iktidarlar tarafından desteklendi [3]. Çünkü, ABD Gıda Koruma Dairesi (FDA) ve ABD Çevre Koruma Kurumu (EPA) kuruluşlarının kilit noktalarında hep kendi adamları vardı.

Monsanto 1997 yılında "tarım ilaçlarıyla" Türkiye pazarına giriş yaptı [4]. 1998'de stratejik ortağı Cargill'in Türkiye'deki tohumculuk bölümünü satın aldı. Şirket, Cargill'in üreteceği mısır şurubu için Türkiye'de GDO'lu mısır üretimine başladı. 

Monsanto ve Arjantin
Monsanto, 1996'da Arjantin'de "roundup ready" adlı soya fasulyesi tohumlarının üretim ve dağıtım lisansını aldı. O yıllarda Arjantin sıkıntı içindeydi ve Rockefeller Vakfı'nın tavsiyesi ile Arjantin dış borçlarını ödemek için GDO'lu soya fasulyesi üretimini kabul etmişti. Microsofot'un kurucusu Bill Gates de Monsanto'nun ortaklarından biridir [5]. 

Monsanto'nun geliştirdiği "roundup" adlı "zararlı otları öldüren kimyevi madde" tarlaya ekilen tohumun  genetiğine işleniyor. Bu madde aynı zamanda GDO'lu besinlerle beslenenlerde kansere yol açıyor. BAYER, davacılara 10 milyar dolar ödemeyi kabul etti [6].

Monsanto Seed Control

Monsanto'nun, Arjantin'de GDO'lu soya, mısır, buğday, ayçiçeği vb sebze meyve üretip ihraç etmeye başlamasıyla ülkedeki köylüler geleneksel tohum üreticiliğini ve saklamayı bıraktılar. GDO'lu soya fasulyesi ekilen alan 16 milyon hektar büyüklüğüne ulaştı. Bu GDO'lu ürünler hayvan yemi olarak da kullanılıyor. Bu yüzden dünyanın en gelişmiş hayvancılık ülkelerinden olan kaliteli süt ve et üretimi ile bilinen Arjantin'de hayvancılık ürünleri üretimi ve verim, düşmeye başladı. Sonunda, Arjantin Uruguay'dan süt ithal etmek zorunda kaldı. Arjantin'de pirinç üretimi % 44, mısır üretimi % 26, ayçiçek üretimi % 34 düştü. Bu ürünlerin fiyatları % 150 ila % 300 oranında arttı. Fiyatlardaki artış tüm tarım ve hayvancılık ürünlerine yansıdı.

Arjantin'de üretilen GDO'lu soyalar gemilerle Türkiye'ye de geliyor. Türkiye'ye soya getiren bir gemi, 2003 yılında Greenpeace tarafından Brezilya açıklarında durduruldu. Gemiden numuneler alındı, incelendi ve ürünlerin GDO'lu olduğu ortaya çıktı. Eğer, Greenpeace bu eylemi yapmamış olsaydı, o ürünler Mersin limanına gelecekti [13]. 

Ülkemizde gıda güvenliğini tehlikeye atan bu şirketin faaliyetleri son 20 yılda arttı. Şirket,  GDO'lu tohum pazarının, soya ve mısır ithalatının lideri durumunda [7]. 

Gıda Güvenliği ve Bağımsızlık
ABD Eski Dışişleri Baş Danışmanı Henry Kissinger zamanında “petrolü kontrol edersen ulusları, tarımı kontrol edersen insanları kontrol edersin. Tarım, Tarım bakanlığı’nın ellerine bırakılmayacak kadar önemli” demişti [8]. Ülkemizde de tohum ticareti kontrolü Tarım Bakanlığı'ndan alınarak Türkiye Tohumcular Birliği'ne (TÜRKTOB) devredilmiştir [9].

2017'de Türkiye Tohumcular Birliği başkanı Kamil Yılmaz "Türkiye'de 1990'da sertifikalı tohum üretimi miktarı 97 bin ton iken 2017'de 1 milyon 49 bin 361 tona çıktığını" açıkladı. Kaliteli ve sertifikalı tohumun önemine dikkati çeken Kamil Yılmaz, “Sertifikalı tohum dediğimizde, kayıt altına alınmış, tarımsal-teknolojik hastalık ve zararlara dayanıklılık gibi özellikleri belirlenmiş tohumları kast ediyoruz. Yabancı otlardan, diğer tür ve çeşitlerden arındırılmış, yüzde 97-99 saf olan, sadece tohum olan ürünlerden oluştuğu için hem mısırda hem şeker pancarında hem buğdayda hem pamukta ve diğer bazı yem bitkilerinde önemli verim artışları sağlanmıştır” bilgisini verdi [10]. 

2006'da yerel tohumların satışının yasaklanmasıyla ilgili 5553 sayılı kanun hükmüne göre "satanlar, dağıtanlar, satışa ve dağıtıma arz edenler` veya şahsî ihtiyacından fazlasını ticarete konu olacak kadar elinde bulunduranlara 10 bin TL idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, bakanlık tarafından gerçekleştirilir" [11].

Food Security and Seed Preservation

Gıda Güvenliği ve Sansür
Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde “Gıda Bilim Kurulu” kurulması amacıyla hazırlanan düzenleme sansür endişesi yarattı. Kurul, bilimsel olmadığını düşündüğü her türlü yayın organındaki haber, makale ve görüş beyanını suç sayacak. 20 ila 50 bin lira arasında değişen para cezası kesecek. Kurula karşı çıkanlar, “görüş açıklama hürriyetinin zarar göreceğini” öne sürüyor. Buna göre gıda ve beslenme konusunda yapılan haber, sosyal medya paylaşımları ve kitaplar dahi cezalandırılabilecek.

Tarım ve Ormancılık Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında TBMM’ye sunulan 34 maddelik kanun teklifi, gıda ve beslenme alanında tartışmalı yasak ve cezalar getiriyor. Komisyonda görüşülen tasarı Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde Gıda Bilim Kurulu kurulmasını ön görüyor. Bu kurul, reklamlar istisna tutularak, bilimsel olmadığı iddia ettiği her türlü yayın organındaki haber, makale ve görüş beyanını suç sayacak ve bunun akabinde 20 ila 50 bin lira arasında para cezası kesecek [12].

Bilimsel olmadığı iddiasıyla hiç kimse gıda ve beslenmeye dair hile, tuzak, aldatma ve yalanlara karşı eleştiri yapamayacak. Eleştiri yapan kişi ve çıktığı medya kuruluşu ceza alacağı için, yayınlar otomatik olarak sansürlenmiş olacak. Parası olan dev şirketler; 20 veya 50 bin lirayı göze alsa da, pek çok kişi için bu cezalar susturucu görevi görecek.

Sonuç
Özetle, Türkiye’nin ‘istikrarsız’ olarak tanımlanabilecek tarım politikaları nedeniyle ithal tohuma hatırı sayılır düzeyde bağlı olduğu, kabul edilmesi gereken bir gerçek olarak karşımızda dikiliyor. Üreticiye gereken güvenin aşılanamamasıyla beraber, bakanlığın yapıcı girişimleri de sorunlu algılanıyor. Uygulamalardaki aksaklığın ve tutarsız yaklaşımların Türkiye’deki tarıma ilişkin tartışmaları kısır bir döngüye soktuğunu söylemek mümkün. Öyle ki tüm dünya için bir felaket senaryosu çizen pandeminin yerel hariç tüm kaynakların kapısını kapatmış olması, Türkiye tarımı için bir umut olarak görülebiliyor. 

Türkiye’de yerel tohumla üretim için hâlâ hatırı sayılır bir potansiyel olmasına rağmen bu cevher, kontrolsüzce kullanılan tarım ilaçları ile bir silaha dönüştürülüyor. Ancak denetimsizlik ve uygulayıcı bilinçsizliğine ilişkin gerçekler, ne yazık ki ithal tohuma ilişkin iddialar kadar gündemde yer bulmuyor [11].

Anahtar Kelimeler: monsanto hangi ülkenin, bayer ve tohum, cargill şeker hangi fabrikalarını satın aldı, gıda güvenliği nedir, GDO nedir, atalık tohum nedir, organik tarım nedir, genetiği değiştirilmiş gıda nedir, glikoz şurubu nedir, tohum satmak yasak mı, atalık tohum satmak yasak mı, tarım bakanlığı ve bill gates ilişkisi, tarımda verimlilik, abd vietnamda toprağı zehirledi mi, agent orange nedir, gıdada sansüre hayır, gıdada sansür yasası, buğday derneği, gıda hareketi, türkiyede yerel tohum yasak mı, yerel tohum satana hapis cezası var mı, yerel tohum zararlı mı, GDO zararlı mı, GDO kanser yapar mı, GDO bebeklere zarar verir mi, ata tohumu satışı yasak mı, 

Kaynakça


Yorumlar